... Hey sen! Sakın ardına bakma ve şimdi söyleyeceklerimi iyi dinle! GERİ DÖNDÜM!
Karanlık gecelerinizin parlak ışığı, kendini bulunmaz hint kumaşı zanneden ve pardon ama zaten bulunmaz hint kumaşı olan ben... GERİ DÖNDÜM bebekettolarım! Şimdi o koca kıçını kaldır ve bu haberi tüm federallere bildir!!!11!!!bir!!bir!!!bir!!! (abarttım tamam)
Bu bir ay içerisinde nerede miydim? Elbette gene insanlık için büyük, kendim için küçük adımlar atı...asdsfadag =) Şaka lan şaka =) İnternetim kesildi önce. Kahroldum. Çok acı çektim...
Daha sonra küllerimden yeniden doğdum ve ''acı yok Rocky!'' diyerekten kendimi güzel yurdumun Mersin adı verilen şehrinde buluverdim.
İşte aklımda kalanlar...
- ''Herkes gider mersine, ben giderim tersine'' cümlesinden yola çıkarak, oraya gerçekten varıp varamayacağımı merak ettiğim saniyenin binde birini kapsayan zaman diliminde kendimden utandığım doğrudur.
- Mersin esrarengiz bir şekilde hep sıcak sevdiceklerim. Hayır yani acaba şehrin içinde alttan ısıtmalı kombiler falan var da biz mi bilmiyoruz? Koskoca kasım ayı gelmiş, biz İstanbulda kestane pişirirken ordakiler sahilde ''Akdeniz akşamları'' modundalar.
- İstanbul'da yaşayan biri için fazlasıyla ucuz bir yer Mersin. Orada 5 TL'ye fön çekiyorlar ya la!!!
- Trafik lambalarının konu mankeni olarak kullanıldığı şehir. Böyle karşıdan karşıya geçmek için tamamen içgüdülerinize güvenmek zorundasınız.
- Minibüs şoförleri oldukça cool insanlar. ''Abi ben buranın yabancısıyım. Beni Kipa'ya gelince uyar.'' dersiniz, hafifçe kafa sallarlar fakat asla uyarmazlar. Allahtan yolcular insaflı da haber veriyorlar...
- İnsanların kışlık yakacaklarını sahilde bulunan tahta banklardan çıkardıkları yer... Bilmem kaç kilometrelik sahilde oturacak sağlam bir bank bulmak cidden zor. Hepsi bir şekilde ya parçalanmış, ya da hunharca parçalanmaya çalışılmış. Bir de sahilde bulunan heykellerin üzerine yazılan yazılar var ki, oraya hiç girmiyorum yiğidolar...
- Güvenlik anlayışında çığır açmış bir üniversiteye sahip şehir. Şöyle ki, Mersin Üniversitesi'nin girişine kadar gelen minibüs ters bakışlı bir güvenlik görevlisi tarafından durdurulur ve ''sen! sen! ve sen! inin aşşağıya! in! in! in bakayım! ne için geldin sen? nerde okuyosun? kartın nerde senin? go-go-go!!!''... asdafsfa =) şaka lan şaka =) Hani o kadar değil ama ona benzer bir durum oluyor işte... İlim irfan yuvasına gelen genç zihinler kapıda inip bir durak sonra yeniden aynı minibüse biniyorlar ya la! Hayat çok garip, vapurlar falan... =)
- Forum Mersin adı verilen bir alışveriş merkezi var. Yani çok alışveriş merkezi var ama ben orayı biliyorum. =) Neyse işte buraya girerken gene İstanbuldaki gibi falanca ışınlar tarafından aranacağımızı düşünürken ''hoşgeldiniz'' diyen bir güvenlik görevlisine rastlayınca fazlasıyla şaşırdım. Ya ben bir ajansam? Ya orayı havaya uçuracaksam? Peki ya sütyenimin içinde kesici alet taşıyorsam ve millete saldıracaksam? Bunları düşünen yok tabi... Veya benim o şapşal suratıma bakınca ''bundan bir zarar gelmez'' demiş de olabilirler...
- Onu bunu boşverelim de, kebap iyiydi be...
- Bir de şey vardı... Hani böyle bazı anlar vardır, kendinizi güvende ve oraya / o kişiye ait hissedersiniz... Heh işte öyle bir şey... Hava daha bir sıcak gelir, güneş gözlerinizi kamaştırmasa bile sizin gözleriniz kamaşır gibi olur ve sebepli sebepsiz gülerken yakalarsınız kendinizi... Bir de elleriniz terler ya hani... Burnunuzun ucunda bir tatlı koku olur ve siz gözlerinizi kapayıp kendinizi o kokuya doğru giderken bulursunuz... Sonra o yollar kaybolur gözlerinizde. Sesler de duyulmaz olur. Ağzınızdan çıkan kelimelerin pek bir önemi kalmaz mesela... Ve siz sadece ''mutlu'' olursunuz...
- Ne anlatıyordum ben? Evet... Mersin diyorum, aslında güzel bir yermiş...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder