7 Ekim 2014 Salı

BİR O YANA - BİR BU YANA (VOL:44)



Merhaba leblebi tozunu hüpletirken boğulma tehlikesi yaşayanlar.

  • Geçtiğimiz hafta arkadaşımla İstiklal'de yemek yiyecek bir yer arıyorduk ve bir yandan da müzik hakkında pek de entelektüel sayılmayacak bir sohbet gerçekleştiriyorduk. Tam o sırada yüksek sesle Mabel Matiz'in iğrenç bir sesi olduğunu, boğazına bir şey kaçmış gibi konuştuğunu ve onu elime geçirirsem parmağımı boğazına sokarak onu kusturmak istediğimi, çünkü ancak bu şekilde sesinin düzelebileceğini söyleme gafletinde bulundum. Evet bunu söyledim! Fakat cümlemi tamamladığım sırada Mabel ile burun buruna durduğumu, dahası kendisinin de bana baktığını ve hafifçe gülümsediğini görerek magmanın en derinlerine doğru yol almaya başladım... -TRUE STORY-
  • Sevgili Mabel; İnan bana pişmanım. Sallıyorum işte bol keseden, sağa sola... Atıyorum, tutuyorum, kah tutamıyorum -senin de gördüğün gibi-... Fakat biraz ballı süt içmeye ne dersin? Sesin açılır belki? Bak gene aynı şeyi yaptım değil mi? Ben buyum Mabel. Beni anlamak çok da ''zor değil'' sanki? (inceyi kestin mi?) :)
  • Ruhumdaki pisliğe dök benzini. Kezzap at hatta. Yak beni. Ne dersin?
  • ''Allahu ekber'' nidalarıyla uyandım... Evet, IŞİD bizim mahalleye kadar gelmişti! Derin bir nefes aldım ve yorganıma daha sıkı sarıldım. Fakat kaçış yoktu, buna emindim. Hemen ayağa kalktım ve pembe pijamalarımla cama çıktım. ''Elveda lanet planet! Elveda öksüz Plüton!..'' diye haykırdım. Aşağıdaki koyunla göz göze geldik... 
-KURBAN BAYRAMI OLDUĞUNU ANLAYAMADI-
  • Diyaloğa ihtiyacım var. En ufak bir ağrıda ağrı kesicilere abanmaktan dolayı adeta hapçı oldum çıktım. Üstelik artık ağrı kesici de işe yaramamaya başladı. (-belli ki ruhumun ağrıyan yerleri çok zeki (!)-) Çünkü başlı başına bir iç savaş kontesiyim.  
  • Ruh hastası değilim! Sadece en az senin kadar normalim!
  • Kitap yazacağım. Okur musun? (bu ciddi bir soruydu)
  • Kurulmadığı zaman üzüntüsünden bozulan bir saatim var. Şu manasız dünyada tanıdığım en ince ruhlu kişi kendisi...
  • Hayır, bana da yazık. Planetteki her felaketi göğüsleyemem. Bir ızdırap panayırında yaşayamam. ''Hiç'' olamam. Hiçlikle başa çıkamam. Hayır. Hem bence...
  • Görüyorsunuz değil mi? Kendimle gerçekleştirmeye çalıştığım bir sohbeti bile yarıda kesecek kadar sıkıldım kendimden. İnsanın kendine eşlik edebilmesi meğer ne müreffeh bir olaymış! 
  • Yazı bitti.