31 Mart 2013 Pazar

KEZBANİZM...

Merhaba blog dostları.
Çağımızın en önemli rahatsızlığı olan ''Kezbanizm'' den bahsedeceğiz bu sefer...

Kültürel yozlaşmanın, salt tüketici toplumu olmanın bazı dişisel varlıklara getirisidir Kezbanizm...
Peki ''Kezban'' adı verilen canlı formunu nasıl tanıyabiliriz?
İşte AmaçsızÇocukTribi' nden DEV HİZMET!
İşte KEZBAN TANIMA KILAVUZU!

Kullandığı dil:
  • Ksltma trkcsi (!)
Fiziksel Özellikleri:
  • Kesin bir görüntüsü yoktur. Ancak saçlarını sık sık boyattığı gözlemlenir. Dibi her daim gelmiştir ve perçemi yağlıdır.
Karakteristik Özellikleri:
  • Kendini dünyanın en güzel kızı zanneder. Bu yüzden herkesin kendisini kıskandığını düşünür.
  • Herkesin arkasından plan yaptığını düşündüğü için gerçek manada strateji insanıdır.
  • Onu bırakan adamların hepsi zaten şerefsizdir ve mutlaka onu hak etmiyorlardır.
  • En sevdiği film İncir Reçeli, Evim Sensin ve Aşk Tesadüfleri Sever'dir.
  • Dünya düzenini negatif yönde bozarlar. Onlara göre hayattaki herşey gereksiz, boktan ve saçmadır. Her daim mutsuzdurlar. Fakat buna rağmen Kral TV izleyip göbek atmasını iyi bilirler.
  • Sosyal paylaşım sitelerinde ortalama olarak günde 2 fotoğraf eklemek, atarlı-giderli durum güncellemeleri yapmak ve aynı seviyede şarkılar paylaşmak gibi alışkanlıkları vardır.
  • ''Göster ama elletme'' veya ''Ellet ama verme'' mottosunu ilke edinmişlerdir. Saman altından transatlantik yürütüp, kendi yaptıklarına bakmadan başka kızlar üstünden sözde ahlak bekçiliği yaparlar.
Korunma Yöntemleri:
  • Koşarak uzaklaşın.

Son Söz:

''Kezban'' günümüz erkekleri tarafından ''uzanamadığı ciğere mundar deme'' durumunun da bir özetidir aslında. O tip bir durum değil benim anlatmaya çalıştığım. Amaç asla yaftalama yapmak da değil elbette. Sadece hemcinslerimin daha ''kendilerine özgü'' olmalarını diliyorum...

24 Mart 2013 Pazar

BİR O YANA - BİR BU YANA (VOL:22)

Merhaba sinirlendiğinde içine Nazi subayı kaçmış kadar vahşileşen okuyucularım.
  • Ben tembelce bu yazıyı yazdığım sıralarda binlerce genç beyin YGS adı verilen sınavda götlerinden ter akıtarak soru çözüyorlar. Öncelikle kendilerine bir kaç tavsiyem var;
  1. Sakin olun. Sakin olun ki, boş yere heyecanlanıp beyninizdeki tüm işe yaramaz bilgileri unutmayın.
  2. Hayatın kısa olduğunu hatırlayın ve okulu bu kadar dert etmeyin.
  3. Pişmanlık yaşayacağınız hiçbir mesleği sırf başkaları istiyor diye seçmeyin.
  4. Bu kadar ciddiye almayın. Yeteneklerinizin farkında olun.
  • Otobüsten inmeye çalışanın dramı; bi san…pard….pard….bi müsad…bi san.. :( :( :(
  • "Dış görünüm önemli değil" ve "Oha lan bi şuna bak, bir de şuna bi bak!'' diyenlerin hep aynı kişilerden çıkması... İşte ironi budur.
  • Mendil satan çocuğun akan burnunu koluyla silmesi kadar acımasız bir şey var mı?
  • Dil peyniri = ''language cheese'' olamaz mı yani?
  • Dekolte bluzunun altına boğazlı body giyen kızı gördüğüm an nabzım yavaşlamaya başlıyor. İşte o kız, evde Kral Tv izleyip duygusal şarkılara ağlıyor ve siyah saçlarını sarıya boyacağı günü bekliyor umutla. Kaçın o kızlardan dostlarım. Uzak durun.
  • Romantik evlenme teklifi = ''Ömür boyu çayımı demleyenim, son nefesimde elimi tutanım, koltukta uyuyakaldığımda "hadi kalk yatağına gel" diyenim olur musun?
  • Eskinin delisi, şimdilerin ''çok renkli bir kişiliği var''ı oldu.
  • Mevlana'nın iki sözünü durumunda paylaşan insanlara ''hümanist'' diyorlar. Uyuz oluyorum.
  • Yazı bitti. Hepinizi kucaklayıp, havada bir tur döndürüp yere bırakıyorum. :)


16 Mart 2013 Cumartesi

BİR KOMEDİ FİLMİ: ''EVİM SENSİN'' (!)

Merhaba her birini 3 evetle uğurladığım okuyucularım.
Sinema dünyasını kasıp kavuran bir ''Popüler Kültür Çöplüğü Film Kuşağı'' yazısına daha hoşgeldiniz. Otopsi masamızda bu kez başrollerini Özcan Deniz ve Fahriye Evcen' in paylaştığı ''Evim Sensin'' filmi var...
  • ''A moment to remember'' filminin başarısız bir parodisi olan ''Evim Sensin'' filminin yönetmeni Özcan Deniz... Özcan Deniz ''a moment to remember'' dan o kadar çok etkilenmiş olmalı ki, (-bakınız uyarlama dahi diyemiyorum-) filmin aynısını kopyalayıvermiş.
  • Hafızasını kaybeden Leyla ile hiç evi olmamış, yetimhanede büyümüş İskender'in hüzünlü aşk hikayesi anlatılıyor.
  • Leyla (Fahriye Evcen) film boyunca o kadar çok kikirdiyor ve ergenleşiyor ki bir süre sonra ''ölü taklidi yaparsak acaba susar mı?'' moduna giriyorsunuz.
  • İskender (Özcan Deniz) ise bir marangoz olarak fazlasıyla ''action man'' havasındaydı. Arkadaşım sen marangozsun! 4x4 arabaya binemezsin! Hadi bindin diyelim, o zaman neden akşamları kuru ekmek yiyorsun? Ayrıca trafiğin ortasında arabandan güneş gözlüklerini çıkartıp inemezsin! ''İş nerde?'' diye gizemli sorular soramazsın! Tamam sakinim.
  • Esas kızımız hastalığını herkesten saklıyordu. Ayrıca Özcan Deniz'in bir bıçaklanma sahnesi vardı. Bıçak tertemizdi fakat Özcancığım hızla kan kaybediyordu.
  • Özcan Deniz'e kim ''ay çok karizmatiksin brooo'' dediyse yemin ederim kendisini ıslak odunlarla dövmek istiyorum!
  • Özcan Deniz'in kendi küçüklüğnü arabasıyla ezdiği sahnede güldüm. Evet, umarsızca güldüm! Sanırsın supernatural izliyoruz!
  • Esas kız filmin sonunda ölüyor. Evet bildiniz! Fakir ama gururlu genç ile iş adamının kızının aşkı sanki yeterince klişe değilmiş gibi bir de buna kızın rahatsızlığına çare bulunamaması ekleniyor... Al sana kötü film işte.
  • Filmde ağlamayan hiçbir karakter kalmadı. Öyle bir şey ki, bir süre sonra filmi izlerken gülen ben bile kanser hücresi üretmeye başladım. Ajitasyonda dorukları gördüm diyebilirim.
  • Bu filmin afişini ve müziklerini facebook hesaplarında paylaşıp ''ayyy kızlaaaarrr hadi gideliiiiiimm'' diyen kişileri gördüm ben. Beni asıl bu ağlattı. :(
  • Son söz: ''TAM BİR KEZBAN FİLMİYDİ!!!!1111!!!!''

10 Mart 2013 Pazar

TOPLU TAŞIMALARDA HAYATTA KALMA KLAVUZU

Merhaba blog dostları.
Duydum ki unutmuşsunuz bloğuma girmeyi.
Atlayıp da geldim heman.
(Yukarıdaki he-man esprisini anlamayanlar lütfen sessizce dışarı çıksınlar.)

Neyse...
Toplu taşımalarda şahit olduğum yürek burkan kesitler neticesinde ''Toplu Taşıma Araçlarında Hayatta Kalma Klavuzu'' nu yayınlama kararı aldım sevgili İETT mağdurları.
Lütfen aşağıdaki maddelere doğru gözlerinizi domaltınız!
  • Halk otobüslerinde görevi ''sağlı sollu ilerleyelim!'' diye haykırmak olan ''muavin''ler bulunur. Şoför ve muavin ikilisi ise ayrılmaz bir parçadır. Ancak son zamanlarda muavin & şoför birlikteliği seyrek rastlanan bir duruma gelmiştir. Bu yüzden eğer halk otobüsünde rahat etmek istiyorsanız mutlaka muavinsiz kaldığı için üzgün olan ıssız şoföre destek olmalısınız. Mesela yolculara ''beyler arkası müsait, sağlı sollu ilerleyelim, bak abi boş ortası, heh bıyıklı abim, hey!'' şeklinde seslenerek şoförün desteğini kazanabilirsiniz. Bu şekilde şoföre yakın rahat bir yerde yolculuk yapabilirsiniz.
  • Otobüslerde ayakta yolculuk yaparken ''koala pozisyonu'' dediğimiz şekle girmeniz gerekmektedir biriciklerim. Otobüslerde bulunan tutunma demirlerine tıpkı bir koalanın ağaca yapışması gibi yapışmalısınız ki ani frenlerden en az şekilde etkilenebilesiniz. Hem bu sayede tutunduğnuz demiri başkalarına kaptırma riskini de en aza indirgemiş olursunuz.
  • Otobüslerde bir gencin en büyük düşmanı yaşlı organizmalardır. Yaşlı organizmalar sık sık gençlere dirsek ve omuz darbeleri atmak suretiyle sataşırlar ve boşalan yerlere duygu sömürüsü adı altında oturmaya çalışırlar. Bunlardan kaçış yok. İlk önce bunu kabullenmemiz gerek! Ancak büyük bir şans eseri oturacak yer bulduk diyelim, acilen uyku pozisyonu almalıyız ki yaşlı organizma bize bulaşamasın.
  • İstanbul metrosunda koltukların hemen bir kaç santim üstüne reklam koyuyorlar. Ben de meraklı bir insan olduğum için, o reklamları okumadan duramıyorum sevgili votka-vişnelerim. İşte bu anlarda karşınızda oturan kişiye bakıyormuş izlenimi vermemek için başınızı yaklaşık olarak 3 cm. kadar havaya dikin ve kaşlarınızı çatın. Öbür türlü yanlış anlaşılma ve akabince dayak yeme olasılığınız artabilir. Lütfen DİKKAT!
  • Metrobüslerin nerede duracağı biz dünyalılar için tam bir muamma. Bu yüzden çizgiler arası boşluklara eşit mesafelerde konumlanmanız gerekir ki, metrobüs geldiğinde kalabalığın arasından sinsice sıyrılmanız kolaylaşsın.
  • Eğer minibüse sorunsuz bir şekilde ara durakta binmek istiyorsanız ''minibüse el atmak'' jargonunu iyi öğrenmiş olmalısınız. Bu noktada şoförle doğru zamanda göz kontağı kurabilmek ve işaret parmağınızı doğru açıyla kaldırmış olmalısınız ki minibüs şoförü tam da olduğunuz yerde arabayı durdurabilsin...
  • Akbilin bitiş sesi kadar hazin bir ses daha var mı acaba? Lütfen bu sesi duyduğunuzda paniğe kapılmayınız ve ''akbili olan var mı?!'' cümlesini yüksek sesle söyleyiniz. En arkadakileri boşverin. Ön sıralarda bulunan kişilere acıklı bir şekilde bakmanız sizi her zaman kurtaracaktır.
Yukarıdaki 7 madde Toplu Taşıma Aracı Tedirginliği (TTAT)) hastalığına yeni yakalanmış olanlar için adeta kurtarıcı niteliktedir biriciklerim. Lafı daha fazla uzatmak istiyorum aslında ama çok da saçmalamak istemiyorum. Bu arada lütfen otobüsten inerken ön kapıyı kullanmayınız...